Türkiye’deki mimarlık eğitimine ve mimari tasarımına verilen değeri eleştiren Yüksek Mimar Seda Özen Bilgili, Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Mimarlık Fakültesi’nde sadece bir profesörün olmasından yakındı. Mimarlar ve mühendislerin yetersiz eğitim almasının yüzbinlerce insanın yaşamını riske attığını belirten Bilgili, “ Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde bu yıl dersler başlamış. Ancak öğrenciler başka bir binada eğitime gönderilecek ve eğitim aldıkları bina Müze’ye çevrilecekmiş. Ülkemizde mimarlık eğitimi ve mimari tasarıma verilen değer bu. Mimarlık Günü falan kutlamak gereksiz. Zaten Mimarlık Fakültesi’nde sadece bir profesör varmış. Böyle Tıp Fakültesi açabiliyor musunuz? Tek profesörle, laboratuvarı olmayan tıp fakültesi? Atölyesiz mimarlık okulları… Oysa imza atılan her binada yüzlerce, binlerce insanın sağlığı ve yaşamı, konforu bizlere bağlı. Mimarlar ve mühendislerin yetersiz eğitim alması yüzbinlerce insanın yaşamını riske atıyor. İyi çizilmemiş, kontrol edilmemiş detaylar, yanlış yönetmeliklere imza, yanlış projelere imza, yanlış güçlendirmelere imza, yanlış mekân değişiklikleri uygulamaları vs o kadar yönü var ki 2 ay önce Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin yeri, okulu tercih sebebi gösterilmiş. Öğrenciler bu söze güvenmiş. Bir mimar planlamayı bilmelidir. Plansız şekilde yıl ortasında yapı değişiyor. Bir mimar sözüne güvenilir olmalıdır. Yapı tasarımları özeldir” ifadelerini kullandı.
Mimarlık hocalarının okullarını vermemeleri gerektiğini söyleyen Bilgili, şöyle konuştu, “Bir mimar zorluklara dirençli olmalıdır. Mimarlık bölümü Hocaları dirençli olup okullarını vermemelidir. Burada mimarlık öğrencilerine tümüyle yanlış mesajlar veriliyor. Sözünde durmak, planlı olmak, özel olarak yapı (Müze) tasarlanması konusunda dirençli olunmalı.”
Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi internet sayfasında okul verdiği eğitimi şu şekilde tanımlamaktadır: “Mardin Artuklu Üniversitesi’nin sosyal bilimler ağırlıklı olması öngörülen genel kimliğine uygun olarak, Mimarlık Fakültesi de akademik yaklaşımını bir teknokrat ve/veya teknik adam yetiştirme uğraşı olarak tanımlamamaktadır. Öğretim programları, mekân üretimini ve tasarımı toplumsal pratikler olarak ele alacak şekilde düzenlenmiştir. Bunun anlamı, fakültede mimarın toplum için tasarladığı biçimindeki yaygın klişenin aksine, mimarlığın toplumsallığın ta kendisi olduğu kabulüyle eğitim yapılmakta olduğudur. Dolayısıyla, tasarım ve tarih-kuram pratiklerini merkeze alan ve diğer mimari pratikleri bunlara eklemleyen bir yaklaşım uygulanmaktadır. Giderek çok aşınmakla birlikte, deneysellik sıfatı mimarlık öğretimi için hala anlamlı olmayı sürdürüyorsa, Mardin’de deneysel bir etkinlik yürütülmekte olduğu söylenebilir. Bunun kuşkusuz, sadece avantajları değil, dezavantajları da vardır. Ancak, okul, yeni kurulmuş olması ve öğrenci sayısının azlığı gibi olumlu etmenler sayesinde, programlarının içeriğini koşullara hızlı uyarlama ve gerektiğinde radikal biçimde revize edebilme gibi imkânlara sahiptir.”
Binanın yeni işlevi ve mekanları bütün bu söyleme kap olmakta.
Mardin Artuklu Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nin öğrencileri de fakültelerinin taşınmasına tepki gösterdi. Sosyal medyada hesaplarından paylaşımlar yapan öğrenciler şu açıklamada bulundu, “Bizler Mardin Artuklu Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi öğrencileri olarak fakültemizin taşınmasını istemiyoruz. Mardin Kent Müzesi’nin taşınma kararı ile başlayan sürecin sonucu olarak müze için uygun sayılabilecek binalar olmasına rağmen hâlihazırda eğitim gören 200 öğrenci hiçe sayılarak Mimarlık Fakültesi yeni müze binası olarak seçilmiş. Dönem başında hiç kimsenin görüşü alınmadan ve bilgi verilmeden alınan bu karar ile birlikte mimarlık fakültesinin taşınmasına karar verilmiş. Ardından eğitime devam ederken 2 hafta içinde taşınma kararı olduğunu duymaktayız. Okulun taşınacağını da müze yetkililerinin ders işlerken binamız içinde kontrollerini ve nasıl dönüştüreceklerini tartışırken öğrendik. Biz öğrenciler olarak bütün planlarımızı okulun mevcut konumuna göre yaptık. Fakültemizin bizim için taşıdığı maddi ve manevi değerler tartışılamaz. Fakültemizin taşınmasını ve tarihi kent dokusu ile birlikte gelişen mimarlık kültürümüzün yok edilmesini istemiyoruz ve kabul etmiyoruz.
Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin eski mezunlarından Mimar A. Asım Divleli de fakülte binasının taşınmasının çok üzücü olduğunu belirterek şöyle konuştu, “Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nün kadrosuna 2010 yılında dahil oldum. Aynı yıl bölüme ilk öğrenci kabulü yapıldı. Henüz fakülteye ait hususi bir binamız yoktu. Eğitime rektörlük binasının bodrum katında başlamıştık. Aynı zamanda bugünkü Mimarlık Fakültesi’ne ait bina Üniversiteye (Mimarlık Fak.) tahsis edilmişti. Fakülte binası II.Abdülhamid döneminde yapılmış, 2000’li yılların başına kadar uzun bir süre vilayet binası olarak kullanılmış ve aradan geçen uzun yıllar metruk halde bırakılmıştı. 2010 güz döneminde Tekstil İşverenleri Sendikası’nın bağışlarıyla restorasyon süreci başlatıldı. Halil İbrahim Düzenli ve Murat Çağlayan ile her gün ders bitiminde şantiyeye çıkar, o zamanlar şantiyenin şefi olan Emin Selçuk Taşar ile yapının her detayıyla uzun uzun ilgilenirdik. Her gün iki üç saatimizi şantiyede geçirirdik. Binanın yeni döneme yetişmesi ve iyi bir iş çıkması için hafta sonları da dahil sürekli şantiyeye giderdik. Taş duvarlarından çatısına kadar büyük bir emek verdik. Restorasyon 2011 güz döneminin sonunda tamamlandı. Yaklaşık 12 yıldır eğitim veriliyor binada. Bina Türkiye’de bir ilk olarak 24 saat öğrenciye açıktı. Yüzlerce öğrenci mezun oldu. Hem şehre hem de üniversiteye gelen ziyaretçilere büyük bir heyecanla gezdirdik. Zamanla hem üniversite hem de şehir için bir prestij mekâna dönüştü. Böyle bir binada mimarlık öğrencisi olmanın büyük bir şans olduğunu söylediler. Terasında, kırmızı merdiveninde giriş revağında fotoğraf çekinmeyen kalmadı. Hatta bir Mardin ziyaretinde Cumhurbaşkanı (Erdoğan) bu kadim şehirden Mezopotamya’ya bakarak eğitim alan öğrencilerin ne kadar şanslı ve geniş bir ufka sahip olacağından bahsetti. Fakülte binası orada okuyan öğrenciler ve ziyaretçiler için kıymet biçilmez bir değere sahipti. Geçen hafta fakülte binasının Mardin Müzesi’ne devredileceğini söyledi arkadaşlar. Fakültenin şöyle bir katkısı vardı eski Mardin’e. Şehir giderek gecelik konaklamaların yapıldığı bir turizm nesnesine dönüşüyordu. Bu şehre büyük bir ihanetti. Fakültede okuyan öğrenciler hem orada ikamet ederek hem de dört yıl boyunca eski Mardin’e çıkarak oraya ait kalıcı bir hafıza inşa etmekteydiler. Bu şehrin yaşayan bir yer olması için hayati bir öneme sahipti. Ne var ki bu son karar, devam eden bu hafızayı yok edecek. Müze için yeni bir yer bulunamaz mıydı? Bulunurdu elbet. En zayıf halka tercih edildi. Böylesi bir karara itiraz etmesi gereken ilk Müze olmalıydı. Bu hafızayı bozmak şık olmaz diyebilirlerdi. Bir hafızayı silerek yeni bir hafıza inşa edecekler! Hem müze hem de karar vericiler büyük bir ayıbı beraber inşa ettiler.
Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri’nden Prof. Dr. Ömer Bozkurt mimarlık fakültesinin dekanı olurken mimarlık bölümünün tek profesörü olan Serdar Toka da Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu.
2006 yılında Dicle Üniversitesi bünyesinde “Mardin Mimarlık Fakültesi” ismi ile açılan ve ilk öğrencileri alan Fakülte, 2007 yılında Mardin Artuklu Üniversitesi’nin kurulmasıyla Artuklu Üniversitesi’ne devredildi. Mimar adayları Dicle Üniversite’sinde öğretim görmeye devam etti. Ta ki, 2010-2011 öğretim yılında dört öğretim elemanından oluşan ilk akademik kadronun üniversite bünyesinde katılmasıyla öğrenciler Mardin’de okumaya başladı.